Doğada yeşilin, gökyüzünde mavinin egemenliğinde; Dağ Çileği Köyü

  • 25.07.2023

   "Bende böyle derin izler bırakan, en derin duyguları yaratan şey, işte bu yöre: Buğday tarlaları, otlaklar, ormanlar, büyük alanlar. Polonyalıların konuştuğu dil, her yerde Polonyalı köylüler...Tüm bunların beni nasıl mutlu ettiğini düşünemezsin. Sanki yeniden doğuyordum, sanki toprağı ayaklarımın altında yeniden hissediyordum. Onların konuşmalarını dinlemeye, buradaki havayı solumaya doyamadım. Dün Leschnitz'de bir saat, dönüş trenini beklemek zorunda kaldım. Buğdayların arasında peygamber çiçekleri ve gelincik toplarken yaptığım gezinti nefisti! Mutluluğum için bir tek şey, daha doğrusu bir kişi eksikti."

   Rosa Lüksemburg, 9 Haziran 1898 tarihinde, sevgilisi ve yoldaşı Leo Jogiches'e doğaya olan sevgisini ve ona olan özlemini böyle anlatıyordu.

*

   Bizim de buğday tarlalarımız var. Sapsarı renkte. Alabildiğine uzanan. Meşe ağaçlarından oluşan ormanlarımız var. İnsandan uzun yaşar meşe ağaçları. Tam dört yüz yıl! Dile kolay. Çınar ağaçlarımız var bizim. Öldükten sonra bir çınar ağacının altına gömülmeyi vasiyet eden Nâzım Hikmet'i gömebileceğimiz çınar ağaçlarımız da var. Peygamber çiçeği bizde de yetişir. Mor renkli. Mavi renkli. Türlü türlü renkte. Gözünüzü alamazsınız güzelliğinden. Dağ sümbülünü bilir misiniz? Yaylalarımızda yetişir. Uçsuz bucaksızdır yaylalarımız. Yeşilin her tonunu içinde barındıran.  

*

   Bir köy kurmayı tasarlıyoruz. Gelincik tarlaları gibi dağ çileği tarlalarından oluşan, masmavi bir gökyüzünün altında kırmızıyla yeşilin iç içe geçtiği, rüzgârın esintisiyle birlikte ağaçların yaprak hışırtılarının duyulduğu, kuşların alçaktan süzüldüğü, kurbağaların şarkı söylediği ve kıvrıla kıvrıla akan derenin fısıldamasının insana mutluluk verdiği bir köy kurmayı düşünüyoruz.

   Güneş batarken sessizliğe gömülen doğanın tanığı olunduğu, sabah horoz sesiyle uyanıldığı, bir koro eşliğinde hareket eden bülbül seslerinin duyulduğu, kulakları sağır eden kentlerin gürültüsünün yerini dinginliğin aldığı, doğada yeşilin gökyüzünde mavinin egemenliğinin hüküm sürdüğü bir köy kurmayı düşünüyoruz.

   Gökyüzünde "esmer lekelerin" kanat çırptığı, "toprak anamızın koyu yeşil saçlarının" boy verdiği ve çocukların çilek toplarken gülmekten yanaklarının kızardığı, meşe ağaçlarının altında demli çayların ve buz gibi yayık ayranlarının içildiği bir köy kurmayı düşünüyoruz.

   Misafirlerimizi bungalov evlerde ağırlayacağımız, kafe ile restoranı bulunan, bir çocuk oyun alanının ve çocuklar için ağaç üzerine kurulmuş evlerin ve bir köy pazarının bulunduğu, çileğimizin, kestanemizin, balımızın nefis lezzetlerinin sunumunda doğa harikası bir köy kurmayı düşünüyoruz.

   El sanatlarının nakkaş zarafetinde işlendiği, unutulmaya yüz tutmuş öykülerin masalımsı anlatımlarla dile geldiği bir köyün hayalini kuruyoruz.

   Dağ Çileği köyümüzün içinde kurulacak mini bir postane aracılığıyla gönderilecek memleket kartlarıyla, hem köyümüzün hem uzakta ki özlem dostlarımızın hasret bağını kuracağız.

   Nazım Hikmetin sözü gibi;

   “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

   ve bir orman gibi kardeşcesine

   bu hasret bizim dostlar”

*

   Bu güzel hayallerimizin gerçekleşmesi için umudumuz, Belediye Başkanımız Faruk Özlü Beyefendiye olan güvenimizdir. Kendilerinin Düzce için yapmış olduğu güzel çalışmalarını Dağ Çileği Köy projesiyle taçlandıracağına ilişkin inancımız sonsuzdur. Kendilerine teşekkür eder ve başarılar dileriz.

   Güzel memleketim benim. Baba ocağım. Anadilimin yeşerdiği topraklar. Dedelerimin kanıyla sulanan Anadolu'm. Hayallerimin ve hayal kırıklıklarımın gerçekleştiği memleketim. Öfkem. Sevincim. Gölgesinin altında yaşamaktan mutluluk duyduğum memleketim. Bir hayali gerçekleştirmek için düştük yollara. “Dağ Çileği Köyü” koyduk adına. Ömrü sonsuz olsun memleketim gibi.

   Umut ve sevgimle...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Burası Düzce Gazetesi (www.burasiduzce.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.