Kullanılmak için tembel insanlar yetiştiriliyor

Patricia Bilko Polonyadan buralara gelmiş bir gezgin. Sevecenliğiyle ve neşesiyle yüzümüzü güldüren Patricia, Türkiyeye aşık olduğunu ve burayı keşfetmek istediğini söylüyor. Patricia, Düzceye tesadüf eseri geldiğini belirterek, “Düzceye karşı ilk izlenimim sevgi ve nefret arasındaydı. Yeni bir deneyim olduğu için seviyorum ama bazen özgürlüğümün kısıtlandığını hissediyorum” diyor.

Kullanılmak için tembel insanlar yetiştiriliyor
8.08.2014 - 13:35

 

   (RÖPORTAJ- Yiğit Batu MARADİT)

   Bu hafta, Polonya'dan şehrimize gelmiş ve dünyayı kısmen gezmiş Patricia Bilko'yu konuk ediyoruz. Patricia, içi içine sığmaz bir insan. Gezmeyi ve sohbet etmeyi çok seviyor. Düzce'de öğretmenlik yapan Patricia, “Dünya çok büyük ve insana gerçekten çok şey öğretiyor” diyerek insanları hayallerini kovalamaları için cesaretlendirmeyi hedefliyor.

   Patricia ile Düzce'ye gelişinden, eğitim sistemine birçok konu konuştuk. İşte gerçekleştirdiğimiz röportajın detayları:

   Yiğit Batu Maradit: Sizi tanıyabilir miyiz?

   Patricia Bilko: Ben Patricia Bilko. 27 yaşındayım. Türkiye'de bana “Papatya” lakabını taktılar. Polonya'dan geldim. Gezmeyi ve macerayı seven bir insanım. Burada yaşamak benim için büyük bir macera. Türkiye benim için farklı bir ülke değil, farklı bir gezegen gibi.

TÜRKİYE'YE AŞIK OLDUM

   Türkiye'ye gelme sebebiniz neydi?

   Gazeteciliğin yanı sıra antropoloji çalışıyordum. Avrupa'ya yakın ama aynı zamanda kültürler arasında kalmış bir yer bulmak istiyordum. Doğal olarak İstanbul'a geldim. Tezimi antropolojik bir yer olan İstanbul üzerine yazmak istemiştim. Buraya gelmek ayrı bir maceraydı . Çünkü otostop yaparak seyahat ediyordum. Ve bir şekilde Türkiye'ye aşık oldum. Bu ülkeyi keşfetmek istedim.

DÜZCE'NİN RAMAZAN PİDESİ VE EKMEĞİNİ ÇOK SEVDİM

   Düzce'ye nasıl geldiniz?

   EVS(Avrupa Gönüllü Hizmeti) projesine katıldım. Bursa'da serbest zamanlı ders veriyordum. En iyi arkadaşım Düzce'dendi ve beni Düzce'ye davet etti. Daha sonra buraya geldim. Ailem beni ziyarete gelmişti. O zamanlar burada kalacağımı bilmiyordum. Daha sonra buradaki ekmekten yedim ve gerçekten çok hoşuma gitti. Özellikle Ramazan pidesini ve köy ekmeğini çok sevdim. Sırf ekmek için burada kalabileceğimi düşündüm. Tabi ki bir şakaydı. Ama arkadaşım bana burada öğretmenlik yapabileceğimi söyledi ve ben de kabul ettim.

   Düzce'ye karşı izlenimim sevgi ve nefret arasında. Yeni bir deneyim olduğu için seviyorum ama bazen özgürlüğümün kısıtlandığını hissediyorum. Yani bu ikisi arasında bir savaştı. Düzce'ye gelişimin bir sebebi de Çerkez Halkı üzerine antropolojik bir araştırma yapmamdı.

İLETİŞİM KURMAK İÇİN DİLE İHTİYAÇLARI YOK

   İnsanlarla nasıl anlaşıyorsunuz?

   Türkçem sınırlı, öğrenmeyi bıraktım. Ama mesela pazar gibi yerlerde kullanabileceğim basit kelimeleri biliyorum. Ama Türk insanı iletişim konusunda uzman. İletişim kurmak için dile ihtiyaçları yok. Çünkü beden dilini çok iyi kullanabiliyorlar ya da zor durumda kaldıklarında bir arkadaşlarını arayıp iletişimi sağlayabiliyorlar.

   Burada insanlar iletişim kurmayı çok seviyorlar ve Facebook, Twitter gibi sosyal ağlara bağımlılar. Avrupa'dakilerden çok daha iyi telefonları kullanıyorlar.

SEYAHATLERİM SÜRESİNCE İNGİLİZCEDEN NEFRET ETTİM..

   Eğitim sisteminizden bahseder misiniz?

   İngilizce eğitimi almadım. Fakat üniversite ve seyahatlerim sayesinde İngilizceyi biliyorum. Bu yüzden normal bir öğretmen olduğumu söyleyemem. Ama İngilizce açısından öğrencilerimin tam olarak neye ihtiyaçları olduğunu biliyorum. Çünkü seyahatlerim süresince İngilizceden nefret ettim. Önceleri akıcı bir biçimde konuşamazdım. Ama gezmeyi çok seviyorum ve İngilizcenin bu amacım için yalnızca bir araç olduğunu biliyordum. Daha sonra direnmeyi bırakıp öğrendim ve bu dili konuşabilmenin ne kadar muhteşem olduğunu anladım.

   Burada daha çok konuşma üzerine derslerimiz var. Öğrencilerimi konuşturmak istiyorum. Çünkü kurs kitaplarını sevmiyorum, sıkıcılar. Ve gramer öğrenmek gerçekten o kadar da önemli değil. Önemli olan iletişim kurabilmek. İngilizce eğitimde yaklaşım bu şekilde olmalı. Bazen farklı oyunlarımız ve egzersizlerimiz de oluyor.

   Türkçe bilmeme rağmen çocuklara da eğitim verebiliyorum. Çünkü bu daha çok iyi bir dinleyici, iyi bir konuşmacı olmakla alakalı. İnsanların duygularını hissetmelisiniz. Ve iletişim de neyin önemli olduğunu anlamalısınız: Anlaşılmak!

   Polonya'daki eğitim sisteminiz nasıldı?

   Burada kullanılmak için tembel insanlar yetiştiriliyor. Ama Polonya'da eğitim daha çok insanların ufkunu açmak, özgürleştirmek ve onlara bir seçim hakkı vermekle ilgili.

DÜNYA İNSANA ÇOK ŞEY ÖĞRETİYOR..

   Okuyucularımıza ne söylemek istersiniz?

   Hikayemi cesur olmaları ve hayallerini kovalamaları için genç Türk nesline bir örnek olarak anlattım. Onlara gezmelerini ve dünyayı görmelerini tavsiye ediyorum. Dünya çok büyük ve insana gerçekten çok şey öğretiyor. İnsanın bütün hayatını bir şehirde geçirmesi anlamsız çünkü kaçıracağı çok şey var. Hedeflerimden biri insanlara hiç bir şeyin tehlikeli olmadığını ve herşeyin bizim için olduğunu göstermek.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Burası Düzce Gazetesi (www.burasiduzce.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.