Var olanı kaybederiz diye korktuk

“Babam çoban olacaksın demeseydi, okuyacaktım…” diye başlayan bir hikaye Mustafa Amcanın hikayesi…

Var olanı kaybederiz diye korktuk
15.08.2014 - 12:11

 

   (RÖPORTAJ - Ceren Cansu YILMAZ)

   Gazete burasıdüzce'nin “Senin hikayen ne?”  köşesinin bu haftaki konuğu Arnavut Kardeşler Lezzet Köftecisi'nin sahiplerinden 71 yaşındaki Mustafa Bakangöz..

   Mustafa Amca yaşına rağmen hala daha işini en iyi şekilde icra etmeye çalışan bir amcamız. Küçücük lokantaya, samimiyetlerini, hünerlerini ve muhabbetlerini katmış güzel insanlar.. 

   Anılarla dolu bir dükkan.. İşini zevkle yapan Mustafa Amca “Allah izin ve ömür verirse her sabah dükkanımı açıp kapatmaya devam edeceğim” diyor.

   İşte Mustafa Amcayla yapmış olduğum söyleyişinin detayları..

   Ceren Cansu Yılmaz: Merhaba Mustafa Bey, kendinizden kısaca bahseder misiniz?

   Mustafa Bakangöz: 1943 Düzce doğumluyum. 71 yaşındayım. 1912 yılında annem ve babam ayrı ayrı Arnavutluk'tan İstanbul'a göç etmişler, İstanbul'da tanışıp evlenmişler. Daha sonrasında Düzce'ye taşınmaya karar vermişler. Aslen Arnavut'uz.  Üç erkek kardeşiz. İlk ve ortaokulu Düzce Azmimilli İlköğretim okulunda tamamladım. Daha sonra İstanbul Kabataş Erkek Lisesi'ni kazandım.

   1955 yılında ağabeyim Adil Bakangöz bir dükkan açtı. Kendi hayvanlarımızdan elde ettiğimiz sütü ve kendi yaptığımız yoğurdu satmaya karar verdi. Daha sonra 1959 yılında hısım akrabalarımızın teşvikiyle süt işini bırakıp üç kardeş “Arnavut Kardeşler Lezzet Köftecisi'ni açtık. 

   2008 yılında bir kardeşimiz rahmetli oldu. Şu an en büyük abim, ben ve çocuklarımız işimizi devam ettiriyoruz.

O ÇOBAN GİTTİ YA..

   Mustafa Amca İstanbul'da, günümüzde de eğitim standardı yüksek bir lise okuduğunuzu söylediniz. Peki, neden bu mesleği seçtiniz?

   Aslında bu mesleği seçmedim kızım. İstanbul Kabataş Erkek Lisesi'ni 2. sınıfta bırakmak zorunda kaldım. Babam hayvan tüccarıydı, haliyle çobanlarımız vardı. Çobanlarımızdan biri işi bırakınca babam okul hayatıma son verdirip, beni Düzce'ye hayvanların başına çobanlık yapmam için çağırdı ve okul hayatım böylelikle son buldu.

   Okumayı çok istedim. Eğer okuyabilseydim tarihle aram çok iyi, çeşitli kültürlerin tarihlerini halen okuyup araştırıyorum bu yüzden tarihçi olmayı isterdim. Olamadım ama şu anki hayatımdan memnunum. 71 yaşındayım, işimi çok seviyorum. Hala daha sabah dükkanımızı açıyorum, akşam kapatıp evime gidiyorum.

BEN CAHİLDİM, BÜYÜMEK TAHSİL İSTER..

   Dükkânınızda Türkiye'nin tanıdığı önemli insanları ağırlamışsınız. Markalaşmayı düşünmediniz mi?

   Bizim bütün misafirlerimiz önemlidir. Evet, tanınmış kişileri ağırladık fakat markalaşmayı hiç düşünmedik.

   Dükkânı açtığımız dönemde Düzce'nin 15 bin nüfusu vardı. Biz halkımıza o dönemde de hitap ettik şu anda da en iyi hizmeti verip elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz ama yeni nesil bilindik markaların ürünlerini yemeyi tercih ediyor.

   Biz markalaşmayı hiç düşünmedik korktuk. Markalaşmaya kalksak markalaşırız, büyürüz ama elimizden itibarımız da, dükkânımız da gider diye düşündük. Ben cahildim az önce de bahsettim okuyamadım. Büyümek tahsil ister, oğlumu okuttum, ilerde o nasıl isterse öyle yapar. Zaman kötü o yüzden abi kardeş her sabah buraya gelip dükkânımızı açıyoruz akşam da kapatıyoruz.  İsteğimiz maddiyat değil, her zaman maneviyat oldu. Ben bu yaştan sonra parayı ne yapayım ki..

YILLARDIR YOĞURDUMUZUN TADI, KÖFTEMİZİN BAHARATI AYNI

   Yeni açılan zincirleşmiş firmalar hakkında ne düşünüyorsunuz?

   Vallahi ne düşüneyim kızım, az önce de söylediğim gibi yeni nesil bilindik markalar tercih ediyor. Eskiyi unutup yeniyi seçiyorlar. Damak zevki çok önemli, biz bir damak zevki yakaladık bunu kaybetmemeye çalışıyoruz.

   Yıllardır yoğurdumuzun tadı, köftemizin baharatı hiç değişmedi. Önemli olan insanlarla iç içe olmak. Bu zamana kadar bir yerlerde televizyon, radyo vs.. reklamlar da vermedik çünkü şu an

senin de gördüğün gibi müşteriler burada, ne gerek var reklama. Onlar yetiyor.

ALLAH İZİN VE ÖMÜR VERİRSE..

   71 yaşındasınız ve hala dükkanınızın başındasınız sizin için yorucu olmuyor mu?

   Her işin yorucu yönleri vardır ama ben bu yorgunluğu tatlı biryorgunluk olarak görüyorum. Dükkanımı her sabah açıp- kapatmak benim yaşam tarzım oldu bundan zevk alıyorum. 71 yaşındayım ve bu zamana kadar hiçbir sağlık sorunum olmadı. Allah izin ve ömür verirse her sabah dükkanımı açıpkapatmaya devam edeceğim.

SİZ HALA YAŞIYOR MUSUNUZ?

   İşinizi çok sevdiğinizi gördüm ve uzun yıllardır bu işi yapıyorsunuz. Okuyucularımıza anlatmak istediğiniz bir anınız var mı?

   Bir sürü anım var ama beni en çok etkileyen ve aklımda kalan anımı paylaşayım sizinle..

   Yaklaşık 30 yıl önce Düzce Vergi Dairesi'nde memurluk yapan bir müşterim vardı daha sonra tayini çıktı ve Düzce'den gitti. 20 yılın sonunda ilk defa Düzce'ye geldi ve dükkanıma uğradı, abimle beni gördü ve istemsizce “Siz hala yaşıyor musunuz” dedi. Komik ve bir o kadar duygulu bir konuşmaydı. Gülerek “Ölmedik, hala yaşıyoruz” dedik. Ama müşterimiz kendine engel olamayıp ağladı.. Bunlar çok güzel anılar. Böyle güzel olaylar yaşayıp, insanlar tanımak bize yetiyor, daha ne isteyelim ki...

ÇOK GÜLMÜŞTÜM

   Mustafa Amcacığım lütfen beni yanlış anlamayın fakat sert bir mizacınız var. Sizinle sohbet edene kadar bende olumsuz bir önyargı vardı, ta ki sizinle sohbet edene kadar. Bu durum iş hayatınızı etkiliyor mu?

   Neden yanlış anlayayım kızım. Bunu ilk defa sen söylemiyorsun. İş hayatımı etkilemiyor çünkü müşterilerim zaten yıllardır gelip giden insanlar, dolayısıyla birbirimizi tanıyoruz. Evet sert bir mizacım var ama senin de söylediğin gibi mizacım böyle.. Her ne kadar bu mizaca sahip olsam da hayatım boyunca hiçbir şeyi problem edip, sorun haline getirmedim.

   Hatta bu durumla da alakalı bir anım var bahsetmek isterim.. Oğlum bir arkadaşı “Mustafa Amca bakışlarından korkuyorum, sert bakıyorsun. Atatürk gibisin tıpkı onun gibi bakıyorsun. İnsanda tedirginlik uyandırıyorsun” demişti. Çok gülmüştüm o zaman ve hoşuma gitmişti ayrıca beni Atatürk'e benzetmesi çok güzeldi..

NE OLURSA OLSUN TÜRK MİLLETİNDEN VAZGEÇMEYELİM

   Mustafa Amca öncelikle okuyucularımız ve bana vakit ayırdığınız için teşekkür ederim son olarak bizlere söylemek istediğiniz bir şey var mı?

   Ne demek kızım, benim hikayemi merak edip, öğrenmek için gelmişsin ben sana teşekkür ederim.  Okuyucularınız ve sana söylemek istediğim daha birçok şey var tabi ki ama kısa olarak şunları söyleyeyim: Bahsettiğim gibi ben Arnavut'um, Düzce'de doğdum ve büyüdüm, çocuğumu da burada yetiştirdim.

   Düzce'yi seviyorum. Bildiğiniz gibi burada birçok millet var fakat tek bir bütün halinde Düzce olarak yaşamımızı devam ettirebiliyoruz. Benim çocukluğumda Türkçe bilmeyen, kendi milletlerinin dilini konuşan birçok insan vardı ama günümüzde bu kalmadı. Biraz lafı uzattım toparlıyorum; aynı dili konuşamasak da, aynı yemekleri yemesek de, aynı kültürlere sahip olamasak da milletimizden, Türk Milletinden vazgeçmeyelim. Bir bütün halinde yaşayalım.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Burası Düzce Gazetesi (www.burasiduzce.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.