- 14.08.2021
YEŞİL DÜZCE DERNEĞİ BAŞKANIMIZ DR. ÖMER ERTÜRK’TEN MESAJ VAR;
ORMAN YANGINLARI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Türkiye son yangınlarla yaklaşık 60-70 bin hektar ormanını kaybetti. Bir hektarın 10.000 m2 yani 10 dönüme eşit olması düşünülürse yanan alan daha belirgin olarak gözümüzde belirir.
Sadece ağaçlar mı yandı? 8 canımızı yitirdik, sayısını bilmediğimiz kadar büyük baş, küçük baş hayvan telef oldu. Ormanda yaşamakta olan hayvan, börtü böcek ve de arılar yok oldu. Bazı vatandaşlarımız evlerinden, ahırlarından ve bazı tarım aletlerinde de oldular. Kısacası büyük bir felaket yaşandı ve de yaşanıyor.
Kayıplarımız dışında böyle büyük bir felakete de hazır olmadığımız ortaya çıktı. Orman Bakanlığının envanterinde yangın söndürme uçağı olmadığını bizzat Bakanın ağzından öğrenmiş olduk. Eskiden beri Türk Hava Kurumunun böyle durumlarda yangına uçtuğunu bilirdik ama öyle olmadı. Öğrendik ki büyük Atatürk'ün bizzat kurduğu bu kurum kolu kanadı kırılmış bir durumda bir kayyumla yönetiliyor. Şaibeli bazı yollarla uçaklarının yangında görev alması engellenmiş. Atatürk'ün kurduğu bir kurum daha işlevsiz hale getirilmiş. Üstüne üstlük o kurumun yaptığı (üstlendiği) bir takım işleri yapabilecek yeni bir oluşum da yaratılamamış. Yangın sırasında vatandaşların ısrarla gökte yangın söndürme uçakları aramalarının televizyondaki görüntülerini unutmamışsınızdır.
Türkiye bu kadar çaresiz bir ülke olabilir mi, asla. Buradaki sorunu, iyi yönetilmeme oluşturuyor. Hatırlayınız; Kıbrıs çıkarması sonrası başta ABD olmak üzere Batılı devletlerin bize uyguladığı ambargo sonucu çıkartma gemisi ihtiyacımızı bir kampanya ile bu millet kendi imkânlarıyla gidermişti. Benzer şeyler şimdi de yapılabilir. Yeter ki siyasi irade bu konuda bir karar oluşturabilsin.
Bunu da hiç gecikmeden gerçekleştirmek gerekir. Unutmamak gerekir ki benzer yangınları önümüzdeki senelerde de yaşamamız hiç şaşırtıcı olmayacaktır. Dünyamızın ısınması ne yazık ki son zamanların en büyük çevresel felaketlerine ortam hazırlıyor. Bu duruma “küresel ısınma”, “sera etkisi” gibi isimler veriliyor. Sonuç olarak dünya ısısını dengelemekte çok önemli rolleri olan buzullar eriyor, deniz seviyeleri yükseliyor, Güneşten gelen tehlikeli ışınları tutan üst atmosfer katmanlarından ozon tabakası inceldi hatta yer, yer delindi, bu da atmosfer ısınmasını artırdığı gibi zararlı ışınımlara bağlı hastalıkların sayısında da artmaya yol açtı. Bir çarpıcı örnek bu sene Kanada’nın kuzey batısında yaşandı (ki burası kuzey kutbuna oldukça yakın bir noktadır) sıcaklardan 74 insan öldü. Daha sayısız örneklerle bu yazıyı uzatmak mümkündür ama biz örneklerimizi burada sonlandıralım. Bütün bu olanlara ne yazık ki insan faaliyetleri neden oldu. Bilim insanlarının senelerdir yaptıkları ve yapmakta oldukları uyarılara rağmen hemen hemen dünyadaki bütün siyasi iradeler uyarılara aldırış etmedi. Sonuç olarak da Dünyamız her geçen gün yaşanılması daha zor bir ortam haline dönüşüyor. İmkanları bizim ülkemizden daha iyi olan ABD’ nın batısında ve Avusturalya'da yaşanan ve aylarca süren yangınları unutmamak gerekir. Küresel ısınmanın Dünyamızın başına sardığı bir çok felaketten birisi de bu tip büyük yangınlardır. Sadece yangınlar mı, şu sıralarda Kuzey Anadolu’da yaşanan sel felaketleri, İç Anadolu ve doğuda görülen müthiş kuraklıklar da aynı durumun ürünleridir.
Bütün bu olumsuz koşullara rağmen ülkemizi bu ve bunun gibi felaketlere hazırlıklı duruma getirmek bir yurtseverlik görevidir. Yurttaşlarımızı bu konuda eğitmek, çevre sorunlarının oluşmasına değil, onların çözümlenmesine yardımcı olan insanlar durumuna getirmek topyekün bir eğitimle olabilir. Ayrıca uygar ülkelerin yaptığı gibi bir takım felaket senaryolarına karşı, eğitimli ve teknik donanımlı olmamız, bu konuda bilimin bizlere öğrettiği doğrularla hareket edip yanlışlara fırsat tanımamak gerekir. Bu da başta siyasi iradenin tercihlerini bu yönde belirlemesi ve politikalarını o şekilde uygulamasını gerektirir.
Daha güzel ve her bakımdan umut vaat eden günlerin yaşanabileceği bir gelecek dileğiyle…
Yorum Yap