- 30.03.2021
- (2)
6 yaşında ideolojilerle tanıştım, ahlak kelimesinin anlamını anlayana kadar “ayıp” diye nitelendirilen bir örf silsilesi ile yetiştik, bazı hadiseleri yaşamak hayatımızda hep kötü tarafta kaldı, 18 yaşımdan bu günlere kadar ailemi ve kendimi hep kurguladığım değerler manzumesine adadım.
23 yaşında çok saygın yerlerde olduğumdaki hatıralarıma bakıyorum, koskoca bir kuruluşun en tepesinde iken bile bozuk paralarla teşkilatçılık yapıp, ocak mescitlerinde yaptığımız halıdan yorganla uyuduğumuz günlerimiz oldu. Çünkü iddia sahibiydik, örnek olmak durumundaydık ve toyluğumuza rağmen kısmi önder kabilinde idik. Ankara’da dolandırıcı ve mafya bozuntularının elinden kurtardığımız bir adamın bir poşet parayla bizi ödüllendirmesine gösterdiğimiz o eşsiz tepkinin keyfini bugün yaşıyorsak, üzerimize koyulan fiyatların etiketlerini başlarına geçirmemizin hazzındandı.
Ülkemizde “Başkan... Reis... Müdür...” falan filan olmanın saygınlığını mal, mülk ve zevke dönüştürmüş insan grupları son dönemde maalesef pudra şekeri gibi türedi. İddiasız ülkülerin, zevk ve ikbale kurban olmanın en çirkin halini gösterdi biz Kastamonulu Kürşat Ayvatoğlu...
İnanın bir ideoloji ya da “parti” meselesi değildi bu ahlak yoksunluğu, binlik ayakkabı, şık takımlar, lüks arabalar, villalarda güzel kızlarla yaşamak üzere inşa edilen sahte basamakları gösterdi bize porselen tabak...
İki yıl önce TV’lerde izlediğimiz lise öğrencisine tepeden tırnağa sirayet etmiş anadolu saflığına taciz, samimi duyguların hunharca katledilmesiydi burundan çekilen, kişisel ikbal için ne kadar küçük işlere düşüleceğini hep birlikte gördük...
Bu nesli “Çukurambardan, Ümitköyden, İncekten” tanırım ben... Mal bulmuş mağribi gibi sarıldıkları abilerinin kucağında büyür bunlar, iki tane üst düzey tanıdıkla çekilmiş resimleri kartvizit gibi kullanırlar, bürokraside üste yaranmaya çalışan kalitesiz memurun aklına yükselme umudu olurlar. …. abinin selamı …. vekilin kelamıyla ırzına geçerler mazluma umut diye beslenen o temiz hayallerin...
Sosyal sorumluluk projesi gibi başlarına çökmek lazım bunların, malını mülkünü devlete katıp, fakire fukaraya dağıtmak icab eder. Nereden buldun sorunu kapıdan kovulan o masum çocuğa sordurmak lazım yoksa hiçbir şey düzelmez.
Devlet milleti kadar vakuru taşımadığı sürece yukarı, bu simsarların işgali son bulmayacaktır. Nezaket ve zarafeti araç modeli, lüks yaşam zanneden zevatları Nazi kampına dahil etmek lazım. Bunları “gulat” çalıştırıp alın terinin önemini göstermekte üzerine bastığı “siyasi iklimin” topluma borcu olsun. Garibe omuz olacağım, kimsesizlerin sesi olacağım iddiasıyla milletinin önüne revan olmuş iktidara bu yakışı kalır, vatan haini gibi muamele etmek lazım ki talip olduklarını kendi zevkleri için değil başkalarının da izzetlerini korumak için yeniden gözden geçirsinler.
Velhasıl gençsin hata yaparsın, yaşarsın ve öğrenirsin fakat asla kendi rezilliğini bir başkasını zan altına aldıracak şekilde yaşayamazsın. Yoksa tiksinen insanların nefretlerini şerha şerha bünyende hisseder “bu kadar kine ben nasıl gark oldum” dersin. Umut edilir ki TİKTOK’la büyüyen neslin son örneği olarak tarih çöplüğüne gömülürler ve silinirler; tahammül ve saf duyguların şiddetiyle karşılaşmadan...
Yorum Yap