- 18.08.2023
Günün birinde Nasrettin Hoca'nın da içinde bulunduğu topluluktan birisi;
“Hocam, adam olmanın yöntemi nedir?” deyince; Hoca Efendi, adamın nefes almasına bile fırsat vermeden;
“Canım, bunu bilmeyecek ne var, elbette kulaktır” der.
Fakat Hoca, arkadaşlarının "kulaktır" cevabından pek bir şey anlamadıklarını anlayınca, açıklama yapma gereğini duyar:
“Aa!. . Bunu bilemeyecek ne var? Herhangi bir adam konuşurken onu can kulağı ile dinlemeli; bu arada kendi ağzından çıkanı, kendi kulağı duymalıdır.”
***
Nasıl ki; bazı siyasilerde, bazı eğitimcilerde, bazı doktorlarda, bazı esnafta, kısacası hemen hemen tüm sektörlerde görev yapan bazı kişilerde bir yozlaşma görüyorsak, bizim mesleğimizde de bazı basın mensuplarında bunu görmek mümkün!..
Yani; nasıl ki diğer tüm mesleklerde arada çürük elmalar varsa, bizim meslektaşlarımız arasında da çürük elmalar ne yazık ki çıkabiliyor..
Ama bu demek değildir ki; herkesi bir kefeye koyalım!..
Veya bu demek değildir ki; “mesleğini doğru dürüst icra etmeyenlere millet nasıl olsa alışık” diyerek, diğerlerine de çamur atıp, karalayalım..
Ne kolay iş değil mi?
*
Gazeteci ekmeğini taştan çıkarır.. Kendi yarattığı imkanlarla çalışır çabalar ki, bölgesine hizmet etsin..
Yani bir nevi kamu hizmetidir yaptığı.
Aynı koltuk sahipleri gibi..
En büyük fark ise; onların emrinde, bizim vergilerimizle sağlanan devletin bütün imkanları var!.. Ve yapacakları tek iş; yaptıkları işi doğru dürüst yapmaları.. O kadar!..
*
Son zamanlarda karşılaştığımız olayları gördükçe, inanın canım çok sıkılıyor..
Biz yerel gazetecilerin önceliği yaşadıkları bölgedir.
O bölgenin daha yaşanabilir bir yer haline gelmesi için çabalar dururuz.
Eksikleri yazarız.
Vatandaşın şikâyetlerini dile getiririz. Hatta elimizden geliyorsa, üzerimize vazife olmadığı halde çözmeye bile çalıştığımız olur.
Öte yandan, diğer şehirlerde yapılan olumlu yatırımları da örnek gösteririz..
Bir taraftan iktidarın üzerine düşeni yapmasını isterken, diğer taraftan muhalefetin de yerinde muhalefet yapmasını bekler ve bu yönde yayınlar yaparız ki, yaşadığımız bölgede eksiğimiz gediğimiz kalmasın!..
*
Mesela; eğitimde, sağlıkta sıkıntı mı var?
Mesela; iktidar milletvekilleri üzerine düşeni mi yapmıyor?
Mesela; muhalefet yerinde muhalefet mi yapmıyor?
Mesela mesela; denizimiz mi kirli?
İşte tüm bunlar ve buna benzer konulardır bizim sürekli meşgul olduğumuz işler.. Ve çoğu zaman sohbet konularımız bile!
*
Ama işte zaman zaman öyle ithamlarla karşılaşıyoruz ki, inanın çok sevmese insan mesleğinden bile soğuyabilir..
Ve ne yazık ki son yıllarda bu tip hadiseler çok moda oldu..
Siyasi parti yetkililerinden tutun, koltuk sahiplerine ve hatta daire müdürlerine kadar bir çoğu işlerine gelmeyen bir haberle karşılaştılar mı hemen o gazeteci ya “Algı yapıyor” olur, ya da “Şahsi problemi var” olur.. Bazen daha da ileri giderler, “Para istedi” olur..
En acımasızı da “Bu şehre düşmanlık yapıyor” derler..
*
Halbuki haber yanlışsa, koyarsın belgelerini, gazeteciden doğrusunu yazmasını istersin.. Yazmıyor mu; tekzip edersin..
Tabi çıkıp, “Algı yapıyor..”, “Şahsi problemi var..”, “Para istiyor..” demek işin en kolayı..
Ne ala memleket değil mi? At çamuru izi kalsın!..
Hele ki “Bu şehre düşmanlık yapıyor” cümlesini kabul etmek hiç mümkün değil.. Çok ama çok ayıp bir gazeteciye böyle bir ithamda bulunmak..
İnanın; çok kötü niyetli bile olsa, bir gazetecinin kendi yaşadığı yere düşmanlık etmesi, mümkün değildir..
Neticede; o gazeteci de orada yaşar, orada kazanır, çoluğunu çocuğunu orada büyütür..
*
Diyeceğim şu ki; ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun!..
Eksiğinizi, gediğinizi örtmek için böylesi bahanelerin arkasına gizlenmeyin.
Çünkü; deve kuşundan bir farkınız kalmaz.. Yani, bu bahanelerin arkasına gizlenmenin, kafanızı kuma gömmekten farkı yoktur!
Siz ne derseniz deyin, vatandaş zaten gerçeği görür!..
Yorum Yap