- 22.02.2023
- (5)
Bir önceki yazımda; Düzce’deki 1999 depremleri öncesinde yapılmış olan binaların, depreme dayanıklılık testinin bir an önce yapılması gerektiğinin, mühendislerce belirtildiğinin altını çizmiş ve yetkililere çağrıda bulunmuştum.
Başta Valimiz Cevdet Atay olmak üzere, Çevre ve Şehircilik Müdürümüz Nurhan Kartal’a, Milli Eğitim Müdürümüz Tamer Kırbaç’a, Sağlık Müdürümüz Yasin Yılmaz’a ve son olarak da Düzce’nin iktidar ve muhalefetindeki siyasilerine seslenmiştim. (*)
*
İsmini açıklayamayacağım bir yetkili beni arayarak; sağlıklı bir şekilde yapılacak depreme dayanıklılık testinin, belli bir maliyet içerdiği ve sonucun ne çıkacağı bilinmediği için bina sahiplerinin bu işe pek yanaşmadığını, anlattı.
Ve daha neler anlattı, bir iki cümleyle özetleyim;
Kentsel dönüşüm konusuna mülk sahiplerinin çoğunun yanaşmadığı.. Gerekçesinin ise bu mülklerden kira alındığı..
23 Kasım 2022 depremi sonrasında, bazı binalara verilen “ağır hasar” raporları nedeniyle, yine mülk sahiplerinin dava açarak ağır hasarı, orta hasar veya hafif hasara çevirmek istedikleri..
Ne diyelim; inşallah bu durumda; alışılmış mantığın ve “mal canın yongası” gibi yine alışılmış bir tekerlemenin kurbanı olmayız!
Çünkü neticede maldır.. -Hani Yunus Emre’nin dediği gibi; “Mal da yalan, mülk de yalan.. Gel biraz da sen oyalan!..”-
Ama önemli olan ise yitirilen candır, canlardır..
*
Yine yazımda belirttiğim Akçakoca Devlet Hastanesi konusunda ise anladığım kadarıyla, binanın hasar durumu, konusu bilinmeyenli bir denklem gibi.
“Bu bina hasarsız” diyenlere, “Neye göre?” diye sorduğunuzda, net bir cevap alamıyorsunuz.
Öte yandan, depreme dayanıklılık testinin yakın zamanda yapılacağı da söyleniyor.
Ee o zaman biz de ancak, “İnşallah” diyebiliyoruz.
*
Düzce Fen Lisesiyle ilgili yazdıklarıma ise bir Allah’ın kulu geri dönüş yapmadı, iyi mi!
Bu durumda ne diyebiliriz ki?
“İl Milli Eğitim Müdürlüğü o okuldaki öğrencilerin canlarını mı önemsemiyor?” diye düşünmek bile istemiyoruz tabi ki!
Bunu ancak, “Bu işi hafife alıyorlar herhalde” diye yorumlayabiliriz!
*
İktidarıyla, muhalefetiyle siyasilerimize gelince..
En ufak bir sıkıntıda kendilerini ortaya atıp birbiri üzerine demeç veren çoğu siyasimiz, bu konularda sessiz kalmayı tercih ediyorlar..
Peki neden?
Cevabını eski siyasetçi bir dostum veriyor;
-Tek kelimeyle “siyaset”, iki kelimeyle “oy kaygısı..”
Saygılarımla..
Yorum Yap