Bizi anlamalısınız!

  • 28.11.2022

   “17 Ağustos 1999 Gölcük depremi” diye geçer ama biz o dehşeti de fazlasıyla yaşadık..

   12 Kasım 1999 depremi zaten burada oldu.. Hatta öncesinde, vatandaşların rahatlamaları ve artık korkulacak bir şey olmadığı telkiniyle evlere davet edilmesinin hemen ardından!..

   Canlarımız gitti..

   Evlerimiz yerle bir oldu..

   Sokaklarda kaldık..

*

   Deprem sonrası, akşamları, karanlık terkedilmiş ve hasarlı binalar arasında yürümek bile çok zordu, inanın.. Kaldırımlardan yürüyemez, üzerinize bir şey düşebilir korkusu yaşarsınız..

   Evleriniz ayakta kaldıysa bile korumasızdır. Şerefsizler tarafından soyulabilir endişesiyle, o karda, o kışta, hemen oradan, yani evinizin önünden ayrılmaya, gönlünüz razı olmaz.

   Bütün düzeniniz değişir bir anda..

   Dahası psikolojiniz bozulur.. Başka bir şehre gittiğinizde bile, o rahat yataklarda yatamazsınız.. Gözünüzü kapadığınızda, sanki deprem olmuş hissiyle sallanarak hemen uyanırsınız..

*

   Yaşadıklarımız ne fotoğraflarla, ne kelimelerle anlatılmaz..

   Bunu “laf olsun” diye söylemiyorum. Gerçekten anlatılmaz..

   Çünkü; dışarıda, diğer şehirlerde hayat normaldir..

   O endişe, o korku yoktur çünkü. Allah kimseye yaşatmasın ama yaşanmadığı için, bizlerin yaşadıkları dışarıdakilere “hikaye” gelir..

   Yazılanlara, fotoğraflara, görüntülere şöyle bir bakar, “vah vah” derler, hepsi o kadar!..

*

   Şu an biz; yine, yeniden, tekrardan 6 şiddetiyle sarsılarak gözlerimizi açtık, yine o karanlığa..

   Bırakın; çöküp kapanmayı, yerimizden bile kıpırdayamadık.

   Ve yine sokaklarda kaldık.

   Yine yaralılarımız var.

  Yine çadırlar kuruluyor.

   Yine binalar yıkılıyor.

   Yine yine ve yine, evlerimize işyerlerimize girmeye, sokaklarda yürümeye korkuyoruz.

   Yine sokaktaki herkesin yüzü asık..

   Moralimiz bozuk..

   Ve yine, yeniden; nerede uyumaya çalışırsak çalışalım, sallanarak, büyük bir endişeyle uyanıyoruz.

*

   Yetkililer, ilgililer şimdi sözüm size; biliyorum belki elinizden geleni yapmaya çalışıyorsunuz ama lütfen yukarıda yazdıklarımı iyice okuyun.. Emin olun bu yazdıklarım, yaşadıklarımızın belki de binde biri.

   Lütfen bizi anlamaya çalışarak hareket edin!

   Destek mi olacaksınız, bir önceki yazımda bahsettiğim gibi, herkese değmeye çalışın.. (*)

   Prosedür mü? Geçiniz.. İnanın, kimsede bu prosedürlerle uğraşacak moral kalmadı!

   En önemlisi; hasarlı bina tespitlerini hassasiyetle yapın. Hasarlı ve yıkılması gereken binalar varsa, lütfen ama lütfen baskılara boyun eğmeyin, yıkın. Unutmayın ki; sorumlusu siz olursunuz!

*

   Ve Sayın Bakanlarımız..

   Hoş geldiniz..

   Biliyoruz, yardım etmeye çalışıyorsunuz ama siz buradayken yetkili ve ilgililer peşinizden ayrılmıyor. Bu sefer de işler aksıyor.

   Şimdi size nezaketen, “Hoş geldiniz, başımızın üstünde yeriniz var. Dilediğiniz kadar misafirimiz olun” desem olmuyor..  “Burada kaldığınız süre içinde, peşinizde koşturan müdürler, amirler, şunlar, bunlar bu afet durumunda işlerini aksatıyor” da diyemiyorum!!!

   Ama lütfen, yukarıda yazdıklarımı bir daha okuyun ve anlayın bizi!..

   Verin talimatlarınızı ve sonrasında takip edin.. Emin olun, Düzceliler yapılanları görür ve unutmaz!  

   Diyeceğim o ki; bizi anlamalısınız.

   İnanın; bizimkisi şımarıklık değil, yaşanmışlıktır..

   Sağlıkla.. 

   (*) https://www.burasiduzce.com/fatih-melih-maradit/4211-dengemiz-bozuldu! 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Burası Düzce Gazetesi (www.burasiduzce.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.