- 18.01.2022
- (3)
Bir ustanın şaşı bir çırağı vardı.
Bir gün ustası ona: “Bizim eve git, rafta bir şişe var, onu alıp bana getir” dedi.
Şaşı eve gitti, kapıyı açıp içeri girdi.
Ustasının dediği rafa bakınca iki şişe gördü, dönüp geldi: “Ustacığım hangi şişeyi getireyim? Çünkü dediğiniz rafta iki şişe var.”
Usta: “O rafta iki değil, sadece bir şişe var. Git, onu getir” diye tekrarladı.
Çırak ayak diretti: “Beni boş yere azarlama usta. O rafta iki şişe var. Hangisini getirmemi istiyorsan, açıkça söyle.”
Usta çırağa laf anlatamayacağını görünce: “Madem öyle, orada iki şişe var diye inat ediyorsun; git, birini kır, diğerini al getir” dedi.
Çırak gitti, şişenin birini yere çalıp kırınca ikisinin de gözden kaybolduğunu gördü.
Gelip durumu ustasına haber verdiğinde, “İşte evlat” dedi usta. “İnsanın gözünü tarafgirlik ve inat bürüdü mü, hakkı böyle olduğu gibi göremez.”
*
Evet, son zamanlarda yaşadıklarımız da aynen böyle.
Herkesi öyle bir tarafgirlik, öyle bir inat bürüdü ki, at gözlüğüyle bakmaktan bazı gerçekleri göremez olduk.
Bir tarafta pandemi, diğer tarafta hayat pahalılığı almış başını gitmiş.
Korona denen beladan her gün yüzlerce can hayata veda ediyor.
Önlem mi; saldık çayıra mevlam kayıra!..
Öte yandan hastanelerin durumu ise apayrı bir konu...
Doktor yok!..
Randevu yok!..
Bazı ilaçlar ise eczanelerde bulunamıyor, ne yazık ki!
*
Ve ekonomimiz!
Türk Lirası yabancı paralar karşısında erimiş gitmiş…
Çarşı-pazar desen, yanına yaklaşamıyorsunuz...
Emeklinin durumu ise resmen içler acısı. Nasıl geçinebildikleri konusu, ne yazık ki artık hepten görmezden geliniyor.
Sosyal medyada, esnafın fazladan elektrik harcamamak için dükkânını erken kapadığı yazılıp çiziliyor.
İşçiye yapılan zam, daha ellerine geçmeden erimiş durumda.
Memur desen, aynı ekonomik sıkıntıları çekiyor.
*
Ve tüm bunlar yaşanırken; bizler, önümüze konulan yeni yeni ve bir o kadar da lüzumsuz olayları tartışmaktayız, iyi mi!
Ve tabii acayip bir tarafgirlikle, ağza alınmayacak sözlerle!
*
Bir okurumuz, “Akaryakıta zam” haberinin altına yazdığı yorumda, “Siz bunları yazdığınız için zam geliyor” derken, diğer bir okurumuz “Erbakan Düzce’deydi” 7 dakikalık video haberinin altına, “Haber var resim yok, iktidar partisi olsa mahalle sorumlusunun bile resmini koyarsınız” siteminde bulunuyor.
İktidarın demeçlerini yayınladığınızda anında iktidar yanlısı, muhalefetin demeçlerini yayınladığınızda anında muhalif yayın organı olmanız, içten bile değil!.
Peki ya gerçekler!!!
*
Şimdi ben tüm bu gerçekleri ortaya koydum, dile getirdim diye kim bilir ne yorumlar alırım, bilemiyorum.
Ama inanın sırf bu tarafgirlik yüzünden, insanın iyi veya kötü bazı gerçekleri ortaya koyması, her geçen gün daha da zorlaşıyor.
Ve sonuçta, aynı gemide olduğumuzdan, ne yazık ki sıkıntıyı hep birlikte çekiyoruz..
*
Yazımı Nazım Hikmet’in dizeleriyle ve ölüm yıldönümünün haftasında onu da anarak sonlandırayım;
“Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
— demeğe de dilim varmıyor ama —
kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”
Yorum Yap