- 16.03.2023
- (1)
‘1999 yılında meydana gelen iki deprem sonrası’ diye başlayan onlarca yazı yazmışım. “Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil” diyor ya Fuzuli durum aynen budur.
Ya da Mevlana’nın dedidiği gibi ‘Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır.’
Tüm bu özlü sözler halimiz pür melalimizi anlatır.
‘Topraktan öğrenip
kitapsız bilendir.
Hoca Nasreddin gibi ağlayan
Bayburtlu Zihni gibi gülendir.
Ferhad'dır
Kerem'dir
ve Keloğlan'dır.
Yol görünür onun garip serine,
analar, babalar umudu keser,
kahbe felek ona eder oyunu.
Çarşambayı sel alır,
bir yâr sever
el alır,
kanadı kırılır
çöllerde kalır,
ölmeden mezara koyarlar onu.
………..’ der Nazım Hikmet ‘Türk köylüsü’ şiirinden alıntıdır.
*
6 şubat 2023 günü saat 04.17 de meydana gelen Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçesi merkezli depremler, 11 ilde yaklaşık 14 milyon kişinin yaşadığı bölgenin etkilendiği depremle sanki Anadolu’nun orta yeri göçtü. Resmi rakamlara göre onbinlerce insanımızı göçük altında kaybettik. Kaybettiklerimizi sayılarla ifade etmek bile insana acı veriyor. Geldiğimiz noktada ise yaşayanlarsa yaşadığına pişman hale geldi. ‘Ölmeden mezara koyarlar onu’ diyor ya şair tam da onu yaşadık ve yaşattık bölge insanına…
Tıpkı 17 Ağustos 1999 da Gölcük’de, Değirmendere’de, Yalova’da, Avcılar’da, Adapazarı’nda, Düzce’de olduğu gibi. 06.02.2023 de Malatya’da, Kahramanmaraş’ta, Elazığ’da, Gaziantep’de, Urfa’da, Diyarbakır’da, Adıyaman’da, Adana’d,a Hatay’da, Kilis’de, Osmaniye’de de aynı acılar yaşandı ve halen de yaşanmaktadır. Bu da yetmezmiş gibi Gaziantep ve Adıyaman’ı etkileyen sel felaketi yaşandı,
*
1999 ile 2023 arasında yaklaşık 24 yıl var ve bu yıllar arasında, “Ne yaptınız?” diye sorarlar insana..?
Koskoca 24 yıl ziyan olmuş gitmiş..
İnsan bir taş üzerine bir taş koyamaz mı?
*
24 yılda değişmeyen çok şey var.
Mesela sandviç gibi anında yıkılan binalar, yine şehirler kurulurken yanlış yer seçim kararları ile verimli tarım arazilerine dere yataklarına yapılan malzemesinden çalınan binalar var..
Yine yapı denetimi yok, ..
Yine insani malzeme taşıyan siviller var..
Yurtiçinden toplanan ve yurtdışından gelen yardımlar var…
Yine hesap vermeme hali var..
Yine devletin halka rağmen kendini koruma refleksi var.
Yine hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısını bilememe hali var..
Yine depremde kaybolan yakınlarını arayanlar var yine çok sayıda kolunu bacağını kaybeden insanımız var.
Barınma hakkından yoksun kalmış milyonlarca insan, ser sefil derme-çatma çadır benzeri yerlerde ve soğukta donarak yaşamaya çalışanlar var.
*
Tabi ki farklar da var.
“Ne gibi?” derseniz, devleti yönetenlerden korkan, katılımdan korkan koskoca bir Türkiye halkı var, ses çıkarını çıkardığı sese pişman etme hali var, müthiş bir telekomünikasyon ve ciddi bir sosyal medya kullanımı var.
Enkazda kalan insanlar yer bildirimi yapabildi ancak ne çare… Oto yollar var, havaalanları var.. Var var ama onlar da yanlış yerlere yapılmış kamu kaynakları çar-çur olmuş.. Yani ulaştığımız teknolojik gelişmeyle depreme acil müdahale ve oturduğumuz konutların kurduğumuz kentlerin deprem güvenliğinin ters orantılı olduğunu görüyoruz.
Bunun nedeni ise afet bilincinden yoksun yöneticilerimizin olması ve her kaza veya afete kaderci bir yaklaşımla halkın avutulmaya çalışılması, halkın ihtiyaç önceliklerini belirleyemeyen ve kaynaklarını doğru şekilde harcayamayan yöneticiler var.
*
Ve gördük ki;
Topyekün afetlere karşı dirençli bir toplum olamamışız..
Halbuki bizi yönetenler bizim paramızı harcarken bize ihtiyaçlarımızı sorsalar ve ülke kaynaklarını bu şekilde harcasalar ve yaptıkları harcamaların bize hesabını verseler, hatta biz istemesek de bu hesabı verseler.
Acaba ‘Ulaşılmaz olduklarına dair yarattıkları ironimi yıkılır?’ diye düşünüyor insan…
Yani 1999 ile 2023 yılları arasında afet bilincimizde hiçbir gelişme olmadığını görmek, hepimiz açısından çok üzücü maalesef. Artık hepimizin neyi yanlış yaptığımızı düşünmeliyiz,,. Her yirmi yılda bir böylesi afetleri yaşamak zorunda kalmamalıyız.
Kısacası bu deprem bize şunu bir kez daha gösterdi; biz tek başımıza ne kadar hazırlıklı olsak da, bu hazırlığı toplum temelli bir dönüşüm olarak yapamazsak, başarı elde etmek mümkün değil.
Kalın sağlıcakla….
Yorum Yap