- 24.02.2022
Bana Türkiye’nin durumunu bir kelimeyle anlatın derseniz "iyidir" derim. İki kelimeyle anlatın derseniz "iyi değildir" derim. (Demirel)
Karadeniz bir Rus gölü değildir. Karadeniz bir AB, Amerika gölü de değildir. Binaenaleyh, Karadeniz bir göl de değildir.(*)
***
Akçakoca’dan Karadeniz açıklarına bakınca, normalde tam karşımızda Dinyeper nehrinin deltasını görebiliyor olmamız lazım. Yani Ukrayna kıyılarını.. Fakat deniz seviyesinde ufuk 4,8 kilometre uzaklıktadır. Dolayısıyla ufkun ardını göremeyiz. Ancak Dünya küre şeklinde değil de düz olsaydı, bir teleskopla bakınca savaşın yaşandığı ülkeyi görebilirdik.
Demek bir insanlık dramıyla daha TAM KARŞI KARŞIYAYIZ.
***
Rusya’nın tarihten bu yana Karadeniz’e hükmetme mücadelesinde yeni bir sayfa açıldı. Bir zamanlar Karadeniz’in hakimi olan Osmanlı ile çok çarpıştılar: Sadrazam Baltacı Mehmet ile Rus Çariçesi Katerina’nın dedikodusundan (ki gerçeği kimsenin bilmesi mümkün değil) dolayı akılarda çok kaldı.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri’nin (SSCB) dağılmasından ve Karadeniz’e kıyısı olan Kırım ile Ukrayna’nın da bağımsızlık kazanmasında sonra ise, günümüzde Avrupa ve Amerika, bu denizin kıta sahanlığı üzerinde Ruslar’ın nüfuzunu dar tutmak için elinden geleni yapıyor.
Buna karşın Rusya önce Kırım’ı işgal etti. Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne ve Nato’ya dahil olmaması için de yıllardır planladığı savaşı erkene aldı.
Haklı oldukları yanlar yok değil: Putin, “Batılılar Karadeniz kıta sahanlıklarını Ruslara kapamak istiyor” diyor.
Nasıl ki; kalleş Amerika ve açgözlü Avrupa Akdeniz’de bizi daracık bir alana hapsedip bütün doğal kaynakları ele geçirmek istedi. Benzer bir durum Karadeniz’de Ruslar’ın başına gelecek. Ama Putin’in füzeleri ve nükleer güçleri var ona güvenip batıya kafa tutuyor, “Önüme geçersen, dünyayı mahvederim” diyor. Batı o nedenle askeri karşılık vermek yerine ekonomik baskı ile Rusları durdurmaya çalışıyor
***.
Bu arada olan bize olur mu? Ekonomimiz etkilenir mi? .. Yoksa yeni bir fırsat mı doğar: NATO’daki kıymetimiz yeniden önem kazanır mı?.. Bu vesile ile de Avrupa Birliği’ne bir kapı aralanır mı?
Diğer yandan milyonlarca Rus ve milyonlarca Ukraynalı turisti kaybetme riskimiz var.
Peki bazılarımız tarafından sessiz kalması beklenen Türkiye yönetimi, nasıl oluyor da Rusya’nın işgalini kabul etmediğini ilan edebiliyor?. Yani bu savaşta taraf tutar pozisyonuna giriyor?.. Nesine güveniyor: Bizi her durumda yarı yolda bırakan batılı müttefiklere (!) mi?
Zannetmiyorum!.. Ama Türk tavrının basit bir açıklaması olabilir: Çünkü Rusların bu konularda bize sitem edebilecek yüzü yok!..
Gerek Kıbrıs meselesinde, gerek Akdeniz kıta sahanlığı meselesinde, gerek Suriye, Libya, Irak ve PKK sorunlarımızda hep bizimle ters düştü. Üstelik Rus işgalini Birleşmiş Milletler’in hemen hemen bütün üye ülkeleri kınadı: Bir biz mi artistlik yapsaydık? Demeçler, söz gelişi bir diplomasiden başka bir şey değil.. İkili ilişkileri ve ticareti (BU AŞAMADA) etkiler bir yanı yok. Ruslar zaten bizden farklı bir duruş beklemiyor. Kırım’ı işgal edince de onları kınamıştık!
-Efendim, Ruslarla çok iyiydik, şimdi neden NATO’nun elini sıktınız?
-Neresini sıkacaktık kardeşim? (*)
Diplomasi bu “Dünkü güneşle bugünkü çamaşır kurutulmaz” (*)
Fakat sonuçta Karadeniz’in karşı kıyılarındaki tufan, öğle ya da böyle bizim buralarda fırtınaya da harmana da neden olabilir. “Sapın, samanın nereye savrulacağı belli olmaz!”.
Saygılarımla.
(*) Süleyman Demirel’in sarf ettiği bazı meşhur sözlere atfen.
Yorum Yap